İçinde bulunduğumuz ve yaşadığımız ortamı çevre olarak isimlendiriyoruz. Peki, nedir bu “çevre” dediğimiz olgunun gerçek anlamı, içerdikleri ve bize sundukları. Bunları biz ne kadar biliyoruz ve nasıl algılıyoruz ve bu çerçevede çevremize nasıl bir yaklaşımda bulunuyoruz.
Çevreyi en basit anlamıyla canlı ve cansız varlıkların beraber bulundukları ortam olarak düşünebiliriz. Bu beraberlik sayesinde bir etkileşim olmaması kaçınılmazdır. İnsanoğlunun var oluşundan bu yana da bu etkileşim başlamış ve devam etmektedir. Etrafımıza baktığımızda toprak, su, hava gibi ana unsurları ve bunlarla iç içe olarak süregelen bitkiler, hayvanlar, diğer canlılar ve en önemlisi biz insanları da tamamlayıcılar olarak görebiliriz.
İnsanlar yaşamlarını sürdürmek için içinde bulundukları çevreden faydalanmak zorundadırlar. Fakat bu durum, insan yeni şeyler keşfettikçe ve kendisini geliştirmeye devam ettikçe gereğinden fazla artış göstermeye başlamış ve şu anda en tepe noktaya ulaşmıştır. Biz insanlarda, özellikle çevre konusundaki bilinçsizlik üzülerek belirtmek gerekir ki had safhadadır. İhtiyaç olunandan daha fazla tüketim ve bunun karşılığında ise yerine konulmayan-konulamayan doğal kaynakların hızla azalması ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu kaynak tüketimi, yeni üretimleri ve milyonlarca ürünü ortaya çıkartmak adına yapılmaktadır.
Her yeni elbise, eşya, araba vb. ismini saymakla bitiremeyeceğimiz bu “zorunlu ihtiyaçlarımız”, “olmazsa olmazlarımız” sebebiyle çevremizdeki sınırsız olarak düşünülen ama aslında sınırlı olan değerlerimizi çok hızlı bir şekilde tüketirken kirlilik denilen bir şeyi de zamanla tanımış olduk ve şu günlerde hayatımızın seyrini değiştirmesine katkı sağlamaya da devam ediyoruz.